Ah İstanbul ah...Madem oturduk bu sofraya,
Dinle şimdi derdimi,bir hikayem var sana...
Gerçi anlatsamda gülersin,dersin ki bana,
İnsan aşık olur muymuş bir yağmur damlasına,
Hepsi sadece birazcık benziyor diye ona...
İncecik bir yağmur damlası düştü elime,
Korkmuş ,hepsinden önce atlayı vermiş buralara,
Tam saklayıp koruyayım dedim,bir anda,
Hepsi peşinden koşar gibi döküldü yeryüzüne...
Olmadı,başka sefere de diyemedim,alıp götürdüler seni,
Karıştın bir anda hepsine,dur, gitme diyemedim...
Çok mutluydun,yani en azından ben öyle anladım,
Bozmak istemedim ,gözümden akan yaşa karışıpda süzülmeni...
Korkuyordun hem,o kadar alıştın ki göz yaşıma,
Fark ettim ki bağlandın.
Bende aranıza kimse girmesin diye,
Bizim gibi,baba yadigarı şemsiyemi açtım.
Sizide bırakmadı değil mi başkaları,
Derler ki aşklar birer deli saçmaları...
Bir tüfeğim vardı...Alırsam elime şimdi,
O bana aşkı öğretmeye kalkanın kalbine sıkarım bütün saçmaları!
Kabul, kalmadı bir Ferhat ile Şirin,
Kabul, yaşanmıyorda artık bir Leyla ile Mecnun,
Ama biz neciyiz yahu,al sana Berk ile Şiiri,
Şimdilerde de yeni bir ismi var, akıllı ile meczup...
Bakma benim bu süslü cümlelerime be İstanbul...
Öyle bir yer ki burası,her köşesini dolaş kendine bir isyan bul...
O günden beridir,bir meyhanenin,En ağlak kuytusundan başka birşey değilim...
Artık öyle acizim ki İstanbul,korkuyorum diri kalkmaya eğilip...
Berk Doğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder